18 Ocak 2015 Pazar

OOKAMI SHOUJO TO KURO OUJI// KURT KIZ KARA PRENS

Merhaba!! yine bir tanıtım yazısıyla geldim. Bu animeyi bitireli daha  bir ay olmasına rağmen en sevdiklerim arasına girdi. Yine baş karakter çok uyuz, ruhsuz tam aradığım tipte ama bazı özellikleri de var ki.. çoğu zaman kafasını koparmak istedim. Bu benim aradığımın  bile çok üstündeydi.
 Konuya geçersek; baş kız kahraman Erika sevgilisi olmamasına rağmen arkadaşlarına havalı gözükmek için sevgilim var numaraları yapmaya başlar. Ama ortada gerçek bir sevgili olmadığı için yalanı ortaya çıkmasın diye gördüğü ilk yakışıklı çocuğun fotoğrafını çekerek arkadaşlarına gösterir. Bu okulun en popüler çocuğu Kyouya satadır. Erika uydurduğu yalan ayağına dolanmaya başlayınca sata ile konuşmak zorunda kalır. Sata dıştan çok kibar ve iyi görünen biridir. Fakat  gerçekte  kötü kalpli bir kara prenstir. Erika'nın sahte sevgililik oyunu isteğine karşılık öyle bir cevap verirki; Sata'nın isteği Erika nın onun köpeği olmasıdır.  Erika nın zayıflığından yararlanarak ona köpeği gibi davranır. Hatta tasma bile takar. Neyse fazla spoi vermeyeim de bu tasmanın anlamını da izleyerek görün.

    YAZININ BU BÖLÜMÜ AĞIR SPOILER İÇERİR.

Erika'nın kendini köpek olma oyununa kaptırdığı, aşırı itaatkarlıktan neredeyse kuyruğunun çıktığı sahneler beni gülmekten öldürdü. Ama sato-kun coolluktan ölecek. Her şeyi kendi istediği şartlarda kabul etmesi ve o sen benim köpeğimsin benim iznim olmadan bir yere gidemezsin halleri Maço sato.
Zorla da olsa bir selfie çekinebildiler beraber. Erika şok olsa da sato yaptı yine yapacağını... 
İşte Sato Erikayı hep bu şekilde başını okşayarak sevdi. Eee ne de olsa köpeği değil mi? Adam aşka inanmıyor, sadakate inanmıyor, ve köpeklere aşık. Bunların birleşiminden de kendine 7/24 itaat göstermesini istediği bir arkadaş aradığı çıkıyor. Bazı durumlarda Erika'ya çok acıdığımı söylemek isterim. Düşmediği durum kalmadı. Yalandan bir erkek arkadaş olsa da (sonlara doğru gerçeğe dönüşsede) kim hediye olarak tasma kolye almak ister ya korkunç. Bir tasma takıp gezdirmediğin kalmıştı Sato dedim. Süper. 
Kurt kız kara prens mod vol 12345

Bu öpücük tam olarak hangi sahnede gerçekleşmişti hatırlamıyorum. Ama buzları erittiği kesin. Gerçi Sato aşık olunca bile pek bir yumuşamadı ama. Yalnızca daha kıskanç, sahiplenici bir şey oldu. Karşısındakine insan gözüyle baktığı bir sahiplenicilikti bu tabii. ''Gel Erika ben senin sahibinim'' cinsi bir şey değil. Adamın seni seviyorum diyişi bile cooldu ya unutamıyorum. Öyle bir ana denk getirdi ki... seslerle birlikte bir uğultu olarak havaya karıştı o ses. Sonra bir de bir daha söyleyemem duysaydın diyo. Ağzına kürekle girişecektim valla.
Neyse  yer yer delirdiğim çok eğlenceli bir animeydi bence. Böyle başrolün arıza olduğu animeleri seviyorum..



9 Ocak 2015 Cuma

İSTANBUL KAHVE FESTİVALİ// İSTANBUL COFFEE FEST

Merhabaaa..
Bu yıl ilk kez düzenlenen İstanbul kahve festivaline gittim, gezdim, denedim. Bunları bu kadar kolay yazıyorum lakin ne şartlar altında gezdiğimi bilmiyorsunuz.  Galata Rum Okulunda gerçekleşen festivale katılım oldukça fazlaydı. Ben de  öyle bir günü ve saati seçmişim ki  böyle bir kalabalık görmedim. Adım atacak yer bulduysanız şanslı sayardınız kendinizi o derece bir kalabalık. Bir de benim gibi hadi her şeyi deneyelim fotoğraf çekelim havasında olan biri için  tam bir çileydi. Ben kahve festivali için cumartesi 15:00 seansını seçmiştim. Tamam cumartesi elbet kalabalık olur diyordum ama bu kadarını gerçekten beklemiyordum. Gerçekten herkes bu festivali bekliyormuş meğerse... Kahvesever bir milletiz ne güzel ne güzel..


Tabiiki denemediğim kahve kalmasın diye çok uğraştım. Adım adım uzun sıralar bekleyerek hepsini denemeye çalıştım. Ama ne mümkün .Özellikle zemin kat. Aldığım kahve kafamdan aşağı geçmesin diye kaça kaça bir hal oldum. Ama canlı jazz müzik eşliğinde ve buram buram kahve kokuları arasında keyfimin kaçmasına  engel olamadı hiçbir şey. . Bir ara merdivenin başında durdum ve kalabalığı izledim. . O kadar kahvenin yan etkisiydi sanırım Aslında bunu teras katında güzel galata manzarasını izleyerek yapmam gerekirdi ama oraya tekrar çıkmaya cesaret edemedim . sürekli basın/ press diye bağıran insanlara baktım.  İnsanlar ifadesizdi  ama memnuniyetsiz de görünmüyorlardı. Uzaktan uzaktan süzdüm insanları (gazeteci adayı gözlemciliği ) Bir de çok zemin katta kahve standlarını gezip denemeye çalışırken birden elektrikler kesildi. Herkesten bir ağğğğ sesleri yükseldi. Orkestra sustu falan tabiiki öyle kalmayacak niye kuru heyecan yapıyorsunuz? Arkamdan önümden ne biçim organizasyon bu söylemleri geldi Afedersiniz de burası Türkiye bunu bulduğuna şükretmiyorsunda... daha iyisi için böyle düşünenleri Avrupaya yollayalım. Neyse böyle bir anı da paylaşmak istedim. İnsanlar nankör.


Şimdi görgüsüzlük gibi algılamayın sakın  ama sadece size tanıtmak ve bilgi vermek amaçlı hangi ürünleri denediğimi yazacağım. En sevdiğim ve beğendiğim Nespresso 'nun  Lattesi oldu. Böyle bir hafiflik, yumuşak içimli. Çok hoş bir kokusu da vardı. Özellikle ilgimi çeken bir başka kahve türü soğuk demleme kahveydi.. Alırken bize biraz beklememizi kahvenin üste çıktıktan sonra içmemizi söylemişlerdi ben de merak ettim araştırdım.  Bu kahvenin ismine ''NİTRO COFFEE'' deniyormuş ve tadının sırrı da nitrojenle basınçlandırılmış musluklardan servis edilmesinden geliyormuş. Bu da kahveye ipeksi ve yumuşak bir tat kazandırıyormuş. Tadı gerçekten çok değişikti. Okuduğum makalede aynı zamanda bu kahvenin bira ile aynı yöntemle elde edildiğini söylüyordu. Bira sevenler bilir. Ben çok içli dışlı değilim. Kaynak: Kahve candır.
Bir de kervansaray kahveden denediğimiz elbistan kahvesi vardı. Elbistan kahvesi diyorlardı ama tam olarak doğru duyduğumdan emin değilim. Kahveyi de milletin omzunun üstünden kaptım. zaten tadı damlasakızı ile harmanlanmış türk kahvesi gibiydi ama sek Türk kahvesi değil de böyle sütlü bir şeyler de sezdim (Hoşgeldin gurme!) sonradan öğrendiğime göre sahlepmiş.
Nespresso latte
Soğuk demleme kahve


Özel kahve markalarının yanı sıra her zaman günlük hayatımızda kapısını çaldığımız markalarda vardı. Starbucks hiç kusuruma bakmasın yüzüne bile bakmadım. Ama Roberts coffeenin aromalı lattesi merakımı kabarttı. Bir süre kahve tadı alamasam da güzeldi.
Kahvelerin çeşitliliği yanında çikolata standları da  çok çeşitliydi. Hepsini sömürdüm..Gerçek bu.
Konu kahve olunca daha neler yazarım ama siz okur musunuz bilmiyorum. Bu kahve festivaline dair son sözlerim organizasyonda sıkıntılar olmasına rağmen kaliteli kahve markalarıyla ve geniş çeşit yelpazesi ile oldukça başarılı bir iş çıkartılmış olmasıydı. İstanbul da ve yapılabilirse Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde böyle organizasyonların yapılması beni mutlu ediyor. Bizi güzel kahvelerle buluşturan bu güzel festivale teşekkürlerimi iletiyorum...

                                                             Bunlarda festivalden kalanlar...