27 Nisan 2015 Pazartesi

DOĞA GÜNLÜKLERİ -1




Merhaba... Baharı yaz olarak hissetmeye başladığımız bu günlerde kendimi doğadan başka bir yerde huzurlu hissedemiyorum. Ve şu soru beliriyor kafamda.. neden baharı yaşayamıyoruz? daha  nisanın başından hoop direk haziran-temmuz havaları ortaya çıkıyor ve iklimcim bu çok iki yüzlü bir davranış..
Biz de kendimizi  güneşten olabildiğince uzak tutarak, doğa yürüyüşlerimizi (!) başlattık. Bento pikniği günlerini de başlatmanın zamanı geldi bencesi.
İnsanın yeri doğa olmalı her zaman.. huzur bulduğu, yaratıcılıkla dolduğu..Ama dışarı çıktığımda üstüme üstüme gelen düşüncesiz insanlardan ve duygusuz bina topluluklarından yaşadığım şehrin güzelliğine varamıyorum. Bu yazı da olabildiğince mekanik yaşamdan uzak geçirmek istiyorum. Nerede bir ağaç altı ben orada olacağım...




Şimdi size masum bir temiz hava alalım, doğaya karışalım düşüncesinin nasıl fangorl günlüklerine dönüştüğünü, tamamen plansız adı piknik bile olmayan gezimizden bahsedeceğim. Doğumgünü arifemde gerçekten çok eğlendik:) Dünyanın en güzel hediyeleri arasında ırmağın yaptığı handmade fanart günlük yer almalı.. ve fuji green tea...




Ağaçlarla çevrili alabildiğine uzanan sonsuz bir ormanda Türküye sınırı dışında olduğumu düşündüm o an... nerede hissedersem oradayımdır psikolojisini uyguladım kendime.. ve sonra ırmağın bu huzurlu fotoğrafını çektim. Uminin fotolarına o kadar çok baktık ki.. sonunda gerçek bir sincap görmeyi hak ettik. Sincap gözümüzün önünden hoplaya zıplaya ağaca tırmandı. Hayranlıkla izlerken her şeyi unuttum...

Kendi ''doğa''mızda mutlu olmanın güzelliğini hiçbir şeyde bulamadım. Sonsuza kadar çimenlerin ortasında yatmak istedim. Ama şartlar yine büyük bir trafik-insan kaosuna sürükledi bizi. Parkta gördüğümüz sincabın hayatına çok özendim. Ama anlaşılan o ki bizim doğamız orası değildi.

''Seninle yaşamamıza izin verir misin? xiuquirrel hyung?'' Çok karmaşık bir cümleyle tüm duygularımı özetledim.

Şimdi ise arkamda bir kaç güzel fotoğraf daha bırakarak gidiyorum. Sevgiyle kalın. Yalnızlıktan ve doğayla bütünleşmekten çekinmeyin.




kıyısından köşesinden fangorlluk anılarımız...




15 Nisan 2015 Çarşamba

NE İZLEDİM: MIMI



''Tekrar karşılaşabilmemiz mümkün mü?''

Merhaba yeniden.. Birkaç gündür etrafta ruh gibi, gözlerim kan çanağı gibi dolaşmama neden olan bir diziyi analiz etmeye geldim. Topu topu 4 bölümcük olan bu dizi daha uzasaydı ne hale gelirdim bilmiyorum. Ama gerçekten etkileyiciydi. Bir de dizinin türü Romantik-korku olarak etiketlenmiş. Fekat korkunun Ksini bulamazsınız. Bildiğin dram be bu.. Tamam izleyin karar verin bemce siz
Kısaca dizinin konusuna değinirsek: Han Min woo bir internet mangası çizeri ve son mangası inanılmaz bir şekilde popüler olur. Ve Min woo bunun için adeta sadece kahve içerek sadece çizer, çizer... Etrafındaki insanlara durmadan yalan söyler, Kendini dış dünyaya kapamış ve sadece işine odaklanmış bir şekilde hayatına devam etmeye çalışır. İnternet mangasını yazmaya devam ederken bir takvim bulur ve takvimde yazılı olan bazı anıları hatırlamadığını farkeder. Bu anılar 2003 yılına ait ve mangasına adını veren ''8 Aralık'' Tarihine kadar olan zamanı kapsar. Yoğun çalışmadan etkilenen Min Woo bir doktora gidip herşeyi anlatır fakat doktor sorunun sadece sinirsel olduğunu söyleyip ona bir ilaç verir ama Min Woo bunu kabul etmez..
Hikayenin asıl kısmı Min woo'nun mangasına gelen yorumlardan biriyle şekillenir. O yorum manganın gerçek bir hayattan hatta Min Woo'nun hayatından kesitler taşıdığını söyler Min Woo'nun şirketi bu kişiyi bulur fakat o gizemli kişi Min Woo 'ya hiçbir şey anlatmaz.
Daha sonra Min Woo eksik anılarını hatırlayabilmek için eski okuluna gider ve orada yıllar önceki eski aşkına dair anıları teker teker ortaya çıkamaya başlar...
---
Eğer Min Woo'nun hafızasının nasıl yerine geldiğini ve gizemli olayları merak ediyorsanız ya izleyin ya da izlemeye üşeniyorsanız biraz daha ilerleyin ve detaylı analizimi okuyun. Tanıtma yazısında bile spoiler verdim. İzleyecekseniz uzak durun. sdjd
İçimi boşaltmaya ihtiyacım var:((
Min Woo Mimi'yi nasıl buldu? 
Eski lisesine gidiyor gitmesine ama hiçbir şey hatırlayamadan geri dönüyor. Sadece mimi'yi değil resim öğretmenini, Tüm zamanını geçirdiği atolyeyi, ve bir çok seyi daha hatırlayamıyor min woo, hatırlayamadığı için büyük bir boşluğa düşüyor mangayı tamamlayamıyor ve doktorun verdiği ilaçları alıp hepsini bir gecede bitirince hastanelik oluyor. İşte burası çok ilginç çünkü burada min woo bir gece şuursuzca çatıya çıkıyor ve intihar etmeye kalkışırken mimi ruh bekçisine yalvarıyor. Min Woo'ya anılarını geri getirmesini tamamen gideceğini söylüyor. Ruh bekçisi mimi'ye 3 kibrit veriyor. kibritler her yakılışında Mimi min woo'ya görünür olacak. Ama anılarının tamamını geri geleceği hala kesin değil.
3 Kibrit 3 şans demek. Min woo'nun okul arkadaşlarıyla geçirdiği ve aşırı sarhoş olduğu bir gecede rüya mı gerçek mi olduğu belli olmayan anlar geçirmesi bir bara girmesi ve orada ruh bekçisinin yönlendirmesiyle ilk kibriti yakıp mimi'yi görmesi olayların kilit noktası.. Çünkü Min woo araştırmaya ilk burada başlıyor. Mimi ona adını söyleyemiyor fakat o annesinin evine gidip resim defterlerini ve mimi'nin ona aldığı saati bulmasıyla olayları yavaş yavaş çözmeye başlıyor. Saatin arkasında mimi kalp min woo yazıyor.
Min Woo'nun şirketinin genel müdürü başkanın kızının da olaylara olan katkısı yadsınamaz. Bu kızın Min woo'ya garp bir ilgisi var evine sürekli girip girip onu çözmeye çalışıyor ve min woo nun anılarını taşıyan günlüğü de ilk o buluyor. Min woo o yılları resmederek anlatmış.
---siz siz olun benim kadar sulugöz olmayın---
Bir de tabii ki o yorumu yapan gizemli komşu var.. Kim olduğunu apartman güvenliği (apatman <3) bile bilmiyor. ve bu kişinin her şeyi bildiği gün gibi ortada ama min woo ile sadece dalga geçiyor ve min woo olayları çözene dek hiç bir şey söylemiyor.
Kendimi adım adım olayları çözen bir dedektif gibi hissettim. Lakin bir dedektif olamam çünkü ipucu peşindeyken ağlarsam tüm her şey bozulur.
Neyse devam edelim Min woo gece gündüz mimi kim? mimi kim? diye kafayı yiyiyor. ve bu anlarda senarist ve yönetmen sağolsun üstümüze en damar şarkıları atıp mutlu anıları göstermeye devam ediyor.
Başkanın kızı ile anılarının peşine düşen min woo'nun hafızası yağmurlu bir günde bisikletinin bozulmasıyla neredeyse tamamen yerine geliyor. Bisikleti tamir etmeye çalışırken birden bire flashback geçiriyor ve mimi nin ona gösterdiği şekilde yapmaya başlıyor. Yanındaki kıza belli etmese de artık çoğu şeyi hatırlıyor.. 
''Mimi benim ilk aşkım''
peki sonrası? Mimi nin garip rüyaları ve nasıl öldüğü hala büyük bir soru işareti?
O yağmurlu 8 aralık günü ne oldu?
O gizemli adam ne biliyor?
Mimi'nin hayata geri dönme şansı var mı?
Min Woo mangayı tamamlayabilecek mi?
Sonlardan bahsetmeyi sevmem ve bu kısımları izleyerek bulmanızı çoook tavsiye ediyorum. Zaten herşeyi söyledin temiz iş yap dediğinizi biliyorum ama aslında hiç bir şey söylemediğimi izleyince anlayacaksınız.

Son bölümde bir daha göz yaşım akmayacak diyeceğim kadar ağladım. Ama ama dizi gerçekten listemde çok önemli bir yere sahip oldu.

''Seni ilk gördüğüm ana dair hiçbir şey hatılamıyorum. Gökyüzü ışıldıyor muydu? ya da gün batımı güzel miydi? çünkü... Ben sadece sana bakıyordum.''


                                                -MIMI
Acı verici bir müzik atıp gideyim artık. Çok çok üzünçlüyüm.


Wendy:(:((
Neyse bir sonraki dizimde görüşmek üzereee...






11 Nisan 2015 Cumartesi

BAHAR GELİRKEN...


Kısa  bir aradan sonra merhabalarrr!! Mevsimlerden ilkbahar ama biz maalesef ki soğuk hava dalgalarını bir türlü atlatamadık. Hava ısrarla ısınmamaya yemin etmiş gibi.. Bir kış sever olarak kendisini çok özleyeceğimi ama artık sırasını bahara devretmesini rica ediyorum. Çünkü yoruldum. Hiç beyle söyleyeceğimi düşünmezdim. Kim kat kat giyinmekten sıkılır ki...  ama işte tadında bırakalım kış kardeş.
En sevdiğim mevsimlerden biri olan ilkbahar gelirken huzuru, mutluluğu, yenilenmeyi de beraberinde getirir benim için. Kuş cıvıltıları ve doğanın yavaş yavaş uyanması içimizdeki bastırılmış hisleri tek tek açığa çıkarırken insanı nedensiz bir mutluluk haline sokar... Yani en azından baharın bendeki yan etkileri bunlar..
Güneş olmaksızın bu mevsimin üzerimde yarattığı hissi seviyorum. Ilık havada yağan yağmurları, yeşermeye başlayan ağaçları.. Hele sakuralar.. o doğa harikalarını her an görebilmek için hep baharda kalmayı dileyebilirim. Sakuralarla ilgili konuşacağımız çok şey var.. hatta bu muhabbet benim Japonya hayallerime doğru gideceğinden burada kesmemiz en mantıklı şeylerden biri olacaktır:):)
Daha ne denebilir bilmiyorum bu güzel mevsim için. Tabii biz öğrenciler için başka anlamları da vardır o ayrı kimileri vizelerin bitişini kutlarken kimileri ise yaklaşmakta olan sınavların ağırlığından depresyona girer. Ama bir baksa ortaya çıkmakta olan güzellikleri görse sınav mınav takmayacaktır belki de. Bir de üniversitelerdeki bahar festivalleri var. Bazılarımız ders dinlemek  zorundayken (bu hep ben oluyorum) çimlerin üzerinde yatıp eğlencenin, mutlu havanın tadını çıkaranlar da olacaktır. Onlara da allah ıslah etsin demekten başka bir şey yapamıyorum sjfkf


Bizim okuldaki güzel ağaçlardan birisi ben hep sakura sakura diyip duruyorum ama cinsi sakura da olmayabilir.




Baharın üzerimizde oluşturduğu... Hadi kalk sahile gidelim etkisi.. Çimlere yayılalım ve yaz gelmiş gibi davranalım.(tabiiki gelmesin) Yazın neden gelmemesi ile ilgili düşüncelerimi bir başka yazımda sizinle paylaşacağım..

Vizelerine çalışmaya çalışan kişi (temsili değil)

Bu da yazının kapanış mutluluğu... Aylardır beklediğim mektubum sonunda geldi (Geleli de epey oldu ama işte neyse) Mektup arkadaşlığı hayatımda yaşayıp yaşayacağım en iyi şeylerden biri sanırım. Güzel blogger arkadşım Morcivert şapkalı'ya çook teşekkür ediyorum.