31 Temmuz 2015 Cuma

YAZIN ZAMAN GEÇİRMEYE ÇALIŞMAK...

Merhaba.. maalesef bugün de gözümü bir yaz gününe açtım. Uyuyorum uyanıyorum hava sıcak, terleme durmuyor.. değişen hiçbir şey yok. Neyse  dedim  bütün günlerimi yaza lanet ederek geçiremem. Koca bir ağustos ayı kendi isteğiyle gitmeyeceğine göre benim onunla daha iyi geçinme yolları bulmam gerek. Bu yüzden de 1 haftadır, oldukça sağlıklı bir yaşam sürüyorum.
Öncelikle sabah erken kalkıp o sıcağın vermiş olduğu ağırlığı üzerimden atmak için  evin yakınındaki parka yürümeye gidiyorum... Kim inanırdı ki kalkıp spora gideceğime.. yüzüne baka baka kahkaha atardım vallaha.. ama bazı kararlar aldım her zamanki gibi.. Hem zaten sabahları en nefret ettiğim şey geç kalkmak.. öğlem sıcağında.. yapış yapış ıyyy.. günün yarısı geçmiş falan kötü bir başlangıç yani.
Böylesi güzel. Tercihen soğuk kahvemi ve yanına bir kaç atıştırmalığı ekleyip evden atıyorum kendimi
İnanmıyosanız bu da kanıtı fkkfflf
400 Mlik parkuru 2 buçuk kere dönmeden yoruluyorum bayağı hammışım. Ben de kendimi dayanıklı sanırdım neyse konumuz bu değil. Konumuz Sabahları terden buharlaşmadan aktiviteleşmek.. 



Yine günlük dil öğrenme çabalarıma devam ediyorum ama bunun pek de serinletici bir eylem olduğu söylenemez tabii.. gözlerim korecenin çok da  karışık olmayan şekillerine takıldıkça daha da çok terliyorum ben de bunu yine ev dışında gerçekleştirmeye karar verdim.. 
Ve ayrıca her yazımın, kışımın olmazsa olmazı mektup arkadaşlarım.. yeni Taylandlı arkadaşıma mektup hazırlama sürecindeyim. 
yorgun günlüğüm...

Tek huzurlu yer vapurda rüzgarla mutlu mutlu yaşamak jkfkkf

ve okuduğun kitapları yeniden okumak.. fangirlin ingilizcesi çok garip ya vfkkf o yüzden çok ağır ilerliyorum. ve diğerleri okudukça daha önce anlamadığım ya da üzerinde çok durmadığım şeyleri yeniden gözden geçiriyorum. 
Bendeki etkileşimler şimdilik bu kadar. Her ne kadar temmuz gitmek istemese de ağuştos iyice kapıya dayandı o bizi yakmadan biz onu yakalım.
Belki çok fanalaşırsam ağustos ortası falan yine bunun gibi bir yazıyla bekleyin beni. xxx

16 Temmuz 2015 Perşembe

STAJ GÜNLÜKLERİM -4 (SON)

Merhabaaa.. Bir staj sonu günlükleri yazısıyla buradayım. Günlük serimin son yazısı olması nedeniyle içim buruk tabisi biraz.. Ama hem komikli, hem de küçük deneyimlerden oluşan bir yazı yazacağım. Bu satırları yazarken de aklımdan geçiriyorum vay be 1 ay nasıl da çabuk geçti. Yazın hiçbir şey yapamayacağım, sıcakta nasıl gidip geleceğim diye düşünüyordum. Şimdi ise oturmuş güzel bir akşamüstü bu satırları yazıyorum.
Sonları sevmeyen kızdan yine bir son yazısı....
Dergi ortamı? evet her zaman tatmak istediğim bir şey olacak. Sevdim katılmak ve daha da çok deneyimlemek istiyorum Seneye olan stajımı da ya yine bir dergiden ya da bir gazetenin kültür sanat ekinden yana kullanacağım. Hoşuma gidiyor... Atmosfer güzel ve öyle bir atmosferde çalıştığını anlamıyorsun bana göre..
Her şeyin ilk başı zor.. Hala çaylağız bir süre daha öyle olacağız ama o ilk heyecanı, deneyimsizliği üzerimden attığım için mutluyum. Daha çok yol yordam biliyorumdur artık...
İş ortamına kısa süreli bir bakış atmak hoşuna gitti mi derseniz, yüzüm biraz şekilden şekle girer, öksürürüm  falan ama sonunda keşke şu yol derdi olmasa diye kıytırık bir cevap veririm. Trafikten ve uzun yollardan kurtuluş çaresi yok bana göre.. kendi arabam olsa bile  o trafikte çok daha fazla kafayı yerim (son günlerde insanlardan sıkıldığım için  keşke bir arabam olsa yiaa diye düşünen iç sesime yanıt)
Sanırım en çok sevdiğim asansör anıları oldu. Ayrı bir yazı dizisi açsam açarım asansör günlükleri diye ama kim uğraşıcak fjfkk çok işim var.. her gün ayrı bir olay çıkarıyordum. Kahve kokusuyla dolan asansörler favorimdi Bir de uyumakla uyumamak arası  bir halde telefona bakan insanlar
(neredeyse her katta duran asansörler kıymetli bir 5 dakikalık uyuma alanıdır) 
tıkış tıkış olanlarından bahsetmiyorum bile...
Dergide itiraf ediyorum çok fazla kulak kabarttım fjfjkk çok fazla gözlem yaptım. 1 ay oturup, çalışıp hiçbir şeyden haberim olmadan gitmek istemedim. Bir derginin çıkış serüveni gerçekten ayın başları tozpembe başlasada sonrası feci çakıl taşlı üstüne yokuş aşağı bir yol... Reklam sayfaları var, kim yazı gönderdi, göndermedi var, aman yetişsin sarkmasın var.. bundan çok daha fazlası..  stress, stress..
Oturup her şeyi yazacak halim yok tabi, biraz durup nefes almak gerek, reklam gibisinden araya bir foto sıkıştırıyorum.


Stajyer kartımla da epey bir macera yaşadık, kendisi bana epey bir kapı açtı sağ olsun ama şimdi yanımda değil, o yüzden de üzgünüm biraz ddjd.. Tamammm saçmalamaya başlamışsam veda vaktim gelmiş demektir. Daha yazacak bir sürü şey belirlemiştim kafamda  aslında ama hep ne zaman yazmaya niyetlensem unutuyorum. Yine açar açar yenilerim bu postu o hal
Şimdi sabahları kalktığımda bir boşluk olacak ne yalan söyleyeyim. Masamı arayacağım falan öyle şeyler ama çabuk geçer çünkü tatil deli misin? jfjffk
Neyse şimdilik arkamda bir kaç foto daha bırakarak gidiyorum. Görüşürüzzz.
Elveda 9:15 vapuru, elveda deniz, martılar...

Staj boyunca yediğim en sağlıklı yemek bu olabilir. Öyle rezil beslendik yani..











8 Temmuz 2015 Çarşamba

STAJ GÜNLÜKLERİM -3

İlk iki haftanın aksine bu hafta en bir şey yapmadan geçen haftaydı sanırsam.. derginin son ve ilk günlerine denk geldiği için bu hafta  stajyerleri bırak muhabirler bile çok fazla meşgul değildi. Benlik bir şey var mı? dediğimde bizlik de bir şey yok şu an diyorlardı düşünün. Fakaaatttt bir şey yapmadım dediysem de boş boş oturma kavramından nefret ettiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Bir sürü şey yaptım. Korece çalışmaya tekrar başladım öncelikle, ilgi alanlarımla ilgili (sanatçılar, gruplar vs olsun) biriktirdiğim ingilizce metinleri çevirdim.  Korecede de  alfabeyi 2 gün içinde hepsini tanıyabilecek kıvama geldim. Ardından fiillere ve zaman çekimlerine başladım ama bu pek yürümedi. Çünkü ilkönce kelime ezberlemem gerek fjfjf
Birikmiş programlarımı ve filmlerimi izledim. Bu hafta hzlı geçti gibi geldi zaten kendine yapacak iş bulmaya çalışırsan zaman hızlı geçiyor. Önemli olan boş durmamak. Sıkılmak  çok fena şey. Sıkılınca 1 dk oluyor sana 1 saat...

3 hafta içinde gözlemlerimden anladım ki iş yaşamına dair en önemli şey sabah kahvesi.. ister sev ister sevme uyanmak ve enerini kazanmak için muhtaç olduğun tek şey kahve.. Asansörler kahvesini almış yarı uyanık insanlarla dolu oluyor her sabah bazen de kulağıma şöyle konuşmalar geliyor
''sabah kahveleri alınmış yoğun tempoya hazırız o zaman''...
korece başlangıç çalışmalarımdan bir kare... Harflerden başlayıp kelimelere doğru ilerliyorum.
Her sabah masanda farklı dergilerin yeni sayılarını bulmak güzel birşeydi tabiiki çoğu zaman ben de araştırmaya çıkıyordum nerde ne var yeni dergi gelmiş mi diye falan güzel oluyordu...
Dergideki masamı hem çalışabilecek hem tüm eşyalarımı sığdırabilecek hem de her türlü fotoğraf ortamını oluşturabilecek bir nesne olarak görüyorsam demekki böyle kareler çıkıyor... Tüm eşyalarımı ortaya yayarak her şeyi aynı anda yapıp bir türlü kitabımı okuyamamıştım. Kitap, müzik, bilgisayar telefona aynı anda bakmaya çalışıyordum.. Sonuç bitkinlik...
Tamam buraya kadar... Bu yazı staj günlüğümden kahve günlüğüme dönüşmeden gidiyorum. Ama bu arada yine zilyonuncu kez farkettim ki, herr fotoğrafımın ana kahramanı kahve allah kahretmesinki.. Ya da benim en beğenerek çektiğim fotoğraflar böyle..
Neyse amacımdan saptığımın farkındayım. Haftaya son staj günlükleri yazım daha bol gözlemli olacak.. Takipte kalın....

4 Temmuz 2015 Cumartesi

STAJ GÜNLÜKLERİM -2

 Merhaba... stajımda ilk haftadaki endişeleri bir kenara bıraktıktan sonra ikinci haftada ya hiç bir şey yapmadan stajım biterse korkusu yaşamaya başladım. Garip gibi durabilir ama gerçek bir korkuydu bu... neyseki telefonla konuşmayı sevemeyen beni bile en iyi konuşan hale getiren işler yaptım. Ve bir de bütün staj hayatıma yetecek güzellikte bir olaya dahil oldum. Kapak çekimi...
İstanbul life Temmuz kapağının çekimine gittim ekiple konuk Ayhan Sicimoğluydu. Çok güzel bir deneyim oldu benim için.. Yeniköyde yapıldı çekim ve orayı da aşırı sevdim. Daha önce gitme imkanım olmamıştı hiç... Bütün günüm denizle iç içe, onu izleyerek geçti.
ikinci haftamın en önemli olayı buydu. Şimdi lafı fazla uzatmadan yine düşüncelerimin geri kalanını fotoğraflara bırakıyorum.
Fotoğraflarla ikinci haftam...
                 Her sabah vapur yolculuklarım ikinci haftada da mutluluk verici şeylerden biri



                     İstanbul Life kapak çekimi için Yeniköydeydik. Yollarına, binalarına, doğasına bayıldım. Fotoğraf çekimi için yeniköy iskelesi, Ermeni klisesi, yanyana dizilmiş balıkçıların önünde çekim yapıldı. Her yer öylesine fotoğraf çekilmeye uygun bir hava yaratıyordu ki, telefonumun sarjı can çekişmesine rağmen gözüme güzel gözüken yerleri çekmeyi bırakamadım. İçlerinden en sevdiklerimi de buraya koymaya karar verdim.
Tarihi binalar en ilgimi çekenlerdendi. Terkedilmiş köşkler, denize bir adım binalar beni kendine hayran bıraktı. Binaların  dokusu, el sürülmemiş bozulmamış olması hoşuma gitti ve beni sanki Türkiye de değil de mimarisiyle ünlü bir güzel bir Avrupa şehrinde geziyormuşum gibi hissettirdi.

Stajımda ikinci  haftaya dair aktarabileceğim şeyler bunlar... Benim için de bir deneyim oldu. Macera da oldu. Güzel fotoğraf alanları keşfedelim derken çekim ekibin kaçırıp bir kaç saat bulamadık.  Deneyim oldu çünkü Ayhan Sicimoğluyla güzel bir sohbet ortamı yakaladım.ve ayrıca çekim ortamı nasıl sağlanır onu gördüm..
Şimdilik benden bu kadar.. Görüşmek üzere..