30 Eylül 2015 Çarşamba

GÜNEŞLİ BİR SONBAHAR GÜNÜNDE BİLE MUTLU OLMAK..



Merhabaa... Bu yazıyı yazmayı düşündüğüm zaman hava gerçekten güneşliydi. Ben de artık ayıp eylülün sonu yani diye sitem etmiştim.  Fakat havalar bu sitemime öyle çabuk cevap verdi ki.. Pazar günü kavuran güneşten sonra üç gündür üşüyoruz. Yağmurlar yağıyor ve ben çoraplarımı çıkardım. Bundan daha başka mutluluk olabilir mi?
Olamaz diyecektim ama madem bir yazıya başladım size bir kaç mutluluk daha sunacağım. Kapalı günde tabiiki kolaylıkla mutlu olabilirim. Önemli olan güneş varken mutlu olabilmek..
Güneşli bir pazar gününde aynı şeyleri sevip, eğlendiğim arkadaş grubumla buluştum. Hava da aynı ''Bu sabah yağmur vaar istanbulda'' modundaydı fakat ne olduysa oldu birden terlemeye başladık. Ne yaparsan yap dışarıda durmanın imkanı yoktu. Ama biz bunu yok sayıp sahile yürümeye karar verdik.
Ama yürüyemedik.
İşte bu mutluluktu. Bir şeyi yapamayacağını anlayınca aman boşver diyip en yakınındaki yere girmek.. biraz oturalım sonra devam ederiz demek...
Kadıköydeki yenilenen starbuckstan kahve çekirdekleri... mutluluğun bir fotoğrafı..

O an tüm yorgunluğum gitti.
Oradan buz gbi klimalı bir starbucksa attık kendimizi. Ama kalabalıktı. Kuyrukta beklerken etrafı sayredip sonra kahveni eline aldığın anda artık sıradan değildi...
Sonra sıcakta, sıcak kahve içerken o hissettiğin ama böyle olmamalıydı duygusu tam bir muamma.

Kahve çekirdekleri...

Belkide defalarca her sokağından geçtiğim Kadıköy'ü hep yeniden keşfetmek de bana mutlu hissettiren şeylerden biri, çünkü o tanıdıklık hissi, hatıraların ya da acaba yeni bir şey keşfedebilirmiyim hissi anlatılamaz.
mesela bu yapı ve üzerindeki minimal çizimler.. Daha önce bulunduğu yoldan geçtim ama varlığından bile habersizmişim.. Yanımdaki arkadaşım bir an durup inceleyince farkettim. Tamamını çekebilseydim keşke ama kızlar yürüyüp gidince kadraja ne kadar sığdıysa o kadarını alabildim.
ve günün son mutluluğu, bu ultra güzel ambalajlı çikolata...Böyle dış görünüşü tatlı olan şeyler beni çok etkiliyor.. Buna da bakıp bakıp iç çektim. Alıp denenmeli listeme ekledim acil olarak..
Benim günlük mutluluk listeme yansıyanlar şimdilik bu kadar.. Siz de sizi farkında olmadan mutlu eden şeyleri hissetmeye çalışın, Bunu yapmak son zamanlarda beni gerçekten iyi hissettiriyor.


18 Eylül 2015 Cuma

FOTOBLOG : ICON 2015 COSPLAY ETKİNLİĞİ


Merhabaaa!! yine bir etkinlikle buradayım. Geçen hafta gittiğimiz cosplay etkinliğinden bahsedeceğim. Öncelikle cosplay de ne diyenleriniz için bir açıklık getireyim. Cosplay; olmak istediğiniz herhangi bir karakter (anime, film,çizgi film,vs) kılığına girmeniz anlamına geliyor ve bir meslek halini almış durumda, Cosplaylerini sergileyen kişilerin sosyal medyada takipçileri bir hayli fazla.
Uzun bir aradan sonra İstanbul üniversitesinde yapılan ICON 2015 etkinliği çok renkliydi. İlk bahçeye girdiğimizde bir çok farklı karakteri etrafta görünce kendimi gerçekten fantastik bir dünyada hissettim. Etkinliğin belli bir alanının olmaması da eğlenceli bir detaydı. Büyük bir alana yayılsaydı daha bütünlük oluşturacaktı ama böyle de güzeldi..Ama sosyal tesisler olarak düşündüğüm bina, bahçesi ve çevre alanlar birbirinden ilginç kostümlü insanlarla çevrelenmişti. Benim ilgimi çeken detaylar&gözlemlerimden ; Hazırlanma alanlarının terkedilmişlik havası, eski ve uzun merdivenli geniş koridorlar, eşyaların istiflendiği kapısı kapanmayan odalar bana ''tamam işte şimdi Japonya'da bir yerdeyim'' havası verdi. bu ıssızlık hissini sevdim.

 



Herkesin birbiriyle fotoğraf çekinip eğlendiği bir ortamda biz de beğendiğimiz karakterleri seçip bir sürü fotoğraf çektirdik. Arkadaşım  Ramona Flowers olmuştu.






Bugüne özel bir diğer durum ise havanın son derece kapalı, soğuk ve yağmurlu oluşuydu. Bu tabiiki benim yüzümü fazlasıyla güldürdü. Eylüle girdik hala güneş hala güneş diye söyleniyordum daha düne kadar... tabii yağmur sakinliğini korumadı. Birden bastırınca herkes kapalı alana doluştu. O kadar insan sıcaktan ve havasızlıktan ölüyorduk. Ama yine de güzeldi işte..


Böyle çekiştili çeşitli Anime karakterleriyle dolu bir stand vardı. Posterler, stickerlar, kartlar... Tabiiki sticker aldım.


Son olarak güzel havayı da bırakarak burada noktalıyorum. Görüşmek üzereee ^^








11 Eylül 2015 Cuma

NEOKUDUM: SOPHIE KINSELLA - AUDREY'Yİ BULMAK





Geçen hafta  o çok istediğim kitabı sonunda alabildim. Kişisel gelişim ve kariyer kitaplarına takılı kalmaktan roman okumayalı uzun zaman olmuştu. Alınca da bir hevesle yarısına  kadar okudum.
Sonra da her zaman yaptığım gibi kendimi yavaşlatıp kalan sayfaları 1 haftaya böldüm(:(
Kısaca konusuna değinirsek; Sophie Kinsella'nın ilk gençlik romanı olma özelliği taşıyan ''Audrey'yi bulmak'' Ergenlikteki gençlerin yaşadıkları sorunları ele alıyor. Roman evin içinde bile güneş gözlükleriyle gezen '' iletişim kurmakta -küçük- sorunları olan'' Audrey'in dünyasını bize açmakla kalmayıp audrey'in oyun bağımlısı kardeşini gazete ve internetteki bilgilere her şeyden fazla önem veren endişeli ebeveynlerini de mizahi bir dille önümüze seriyor.
Sanki bir gazetenin kitap ekine yazıyormuşum gibi oldu. Şimdi kendi yorumlarıma geçeyim.

Audrey kitap boyunca ''kertenkele beyni''ile, dışarı çıkıp insanlarla sözsel ve ya temassal iletişim kurmanın zorluklarıyla baş etmeye çalışıyor.Dışarı çıkmıyor, günün büyük bir kısmını  karanlık bir odada televizyon izleyerek geçiriyor Kertenkele beyin tanımlamasını ben çok sevdim çünkü aslında bir insan için çok zor olan bir durum ancak bu kadar sevimli hale getirilebilirdi. Bu benzetmede söz konusu olan beyin kontrolü ele geçirmiş, kuralları kendi koyan beyin demek. Ona hükmedemiyorsun o seni yönetiyor, yapmak istemediklerini büyük korkuların haline getiriyor... Ve eğer onu yenmeyi başaramazsan bir kölesi haline geliyorsun.
 Aslında yazar önemli bir problemi bir gençlik komedisiyle harmanlayarak kitabın trajedi unsurları içermemesini sağlamış. Kitabın arkasını ilk okuduğunuzda '' acaba bu kız neden evin içinde güneş gözlükleri ile dolaşıyor'' diye merak edip, bu merakınızı gidermeye çalışıyorsunuz.

Evet Audrey evin içinde (bile) güneş gözlükleriyle dolaşıyor. Çünkü bazı problemleri var..Bunu başta size anlatmak istemiyor.. Ama sayfalar ilerledikçe bir şekilde öğreniyorsunuz.
Göz kontağı (!) onun için ölüm gibi bu konuyla ilgili bir tanımlamasını çok sevdim. ''Gözler  küçük zararsız jöle kütleleri, hepimizin gözü var. o zaman neden bu kadar rahatsız ediyorlar'' Çünkü gözler içinde bütün bir bedenin vermek istediği mesajı taşır. Ağzımız yalan söylerken veya hislerimizi savuşturmaya çalışırken bile gözler her zaman gerçeği söyler...
 bu bölümleri okurken göz kontağı bence de gereksiz bir şey audrey diyip durdum. Evet hiç hoş değil ve rahatsız edici... bir çift gözün gözlerindeki bütün enerjiyi çekebileceğine inanıyorum çünkü
Audrey'in iyileşmesinde ve kendini bulmasında en etkin rol oynayan kişi kardeşinin arkadaşı
Linus! Linus adeta audrey'in karanlık yolunun ışığı oluyor. Hepimiz zor zamanlarımızda
Bizi düştüğümüz durumdan çekip çıkaracak bir kahraman isteriz. İşte o da böyle bir kişi


Linus kendi yöntemleriyle Audrey'in güneş gözlüklerinin içine sızmayı başarıyor. İlk başta birbirlerine
küçük notçuklar yazarak anlaşıyorlar, sonra yavaş yavaş gerçek iletişim başlıyor
Ayakkabı kontağı da bunlardan biri.

Audrey'in sürekli gittiği psikoloğu ona artık kabuğunu kırması gerektiğini ve dışarı çıkmasını söylüyor. Starbucks'ı öneriyor. Linus Audrey'i starbucksa götürmeyi başaran kişi oluyor



Audrey'in iyileşme basamaklarından bir diğeri de ''benim huzurlu ve sevgi dolu ailem''
belgeseli projesi, Audrey her gün evin içini, evin çevresinde olup biteni kameraya alıyor ve
dış ses olarak kendi olayları yorumluyor. 


Audrey'in kertenkele beyniyle baş etme yöntemi.
Audrey starbuckstan sonra (kitabın son 10 sayfasına kadar güneş gözlükleri gözünde) kendine güven duymaya
başlıyor. Linus yanındayken her şeyi başarabileceğini düşünüyor. İkisi küçük oyunlar oynuyorlar. Audrey herhangi birini seçip onunla konuşmaya çalışıyor falan.. Bu ikisinin ilişkisini gerçekten çok sevdim. Sevdiğim bir bölümü daha ekleyip sonlandırıyorum.