28 Ağustos 2015 Cuma

RAHATLAMAK İSTİYORSANIZ: K-INDIE!!

Bu aralar yeni takıntım K-indie.. Yani kore indiesi.. o kadar rahatlatıcı ve mutlu edici bir özelliği varki, ne zaman kötü hissetsem açıyorum ve anında farklı bir ruh haline bürünüyorum. İyi ki keşfetmişim. K-popda güzelde o da gittikçe amerikan popuna benzemeye başladı. Bu canımı sıkan şeylerden..
K-indie hoş, güzel de benim mevsimsel şarkı huyuma pek uygun düşmüyor. Size de oluyor mu bilmiyorum. Böyle aşırı huzurlu melodisi olan şarkıları yazın dinleyince ziyan olmuş, özelliği kaçmış gibi hissediyorum. Üzeri kirleniyo böyle sanki fkfkfkl o yüzden her ne kadar içm rahat olmasa da güzelim yağmurlu havalarda yollarda dinlenecek şarkıları ben evde vantilatörün karşısında dinliyorum:(
2 hafta bile olmadı kendimi k-indie dünyasına kaptıralı ama yine de zevkle dinlediklerimi paylaşacağım.
 Vanilla acoustic:






Coffee boy: 




Hepsi huzur deposu... coffee boy'u kahvenizi yapmadan dinlemeyin pls. İsmin güzelliğine saygı..
keyifli dinlemeler o zaman..

21 Ağustos 2015 Cuma

NE DÜŞÜNÜYORUM: JAPONYA REHBERİ

Yine aşırı sıkıldığım bir yaz gününde kendime bir japonya rehberi hazırlamak istememle başladı her şey.. Ben Japonya'ya gitsem acaba nereleri görmek isterdim diye düşündüm ve araştırmaya başladım. Nerde ne var? nelere gidilmeli nereler görülmeli? böyle bir araştırmaya giriştim. Üstelik sadece bunlarla kalmadım bir de sadece Tokyo ile sınırladığım küçük gezi hayalinde harcanabilecek minimüm bütçeyi hesapladım djdkkd valla işsizmişim... ama durun çok güzel şeyler öğrendim. Bu güzel ülkenin güzel insanlarını daha da çok sevdim. Yine çok ağladım. Japon yapmış dedim. Yani aslında yazmak anlamsız çünkü yaşamak istiyorum. Fotoğrafların içine atlayıp şu ülkeden uzaklaşmak istiyorum anlayamassınız
Öhöm konudan uzklaşmadan toparlamalıyım sinyalleri aldım yine. Ne demiştim başta? Sadece tokyo bile başlı başına bir cennet. Üstüne bunun osakası var, kyotosu var,  Allam çok güzel şeyler var nefes alamıyorum.
Ben şimdilik sadece Tokyo mega şehrini ele alacağım.  Modern ve geleneksel Japonyanın harmanlanmış hali... her bir sokağı keşfedilmeye değer, Her yerde bir sevimlilik (kawaii akımı) bulabilirsiniz. oraya buraya yapıştırılmış çizgi kahramanlı stickerlar, şehrin ortasından fırlayan Pikachular, Şeker kazanına düşmüş gibi gezen kızlar, değişik moda akımları....
Bu şehirde çıldırmamak iimkansız.

Benim belirlediğim rotalardan ilki akihabara.. Bununla ilgili sayfalar dolusun yazı yazabilirim o yüzden kendimi frenleyip sizi daha önce yazmış olduğum diğer bir Japonya rehberine yönlendiriyorum.
Japonya'ya dair: Akihabara,cat cafe ve pikachu cafe

Akihabara fırtınasını sağ sağlim atlattıktan sonra diğer rotalarıma geçelim. Öncelikle Harajuku tabiiki... Modanın burada belli bir tarifi yok. Nasıl bayılıyorum anlatamam. Kimsenn birbirini yadırgamadığı, garip gözlerle bakmadığı ultra rahat Tokyo'nun daha bir ekstra large rahat bir hali burası.. Rengarenk  birbiriyle uyuşmayan kıyafetler, saçlar.. Sevimlilikle giotikliğin birbirine karıştığı sokaklar.. çılgın makyajlar her şey burada..   Basit ve sadeliği unutmanız ve olabildiğiniz kadar garip olmanız gerekiyor... Gözlerimi görsellerden alamadığım için yine link bırakıyorum.
 Harajuku fashion walk




Bir sonraki durağımız Japanese candy shoplar... Bununla ilgili bir video izlemiştim o günden beri gözümde rengarenk, her türlü boyutta ve şekilde şekerler ve çikolatalar uçuşuyor. Resmen cennet gibiydi ve çok ucuzdu. çocukken bakkalları ilk keşfettiğimdeki gibi hissettim. Paramızın yettiği kadar şeker ve çikolata almaya bayılırdık. Burada ise Japonlar ultra ucuz fiyata size şeker komasına girmenin kapılarını aralamış. Mutsuz oldum..


cr: lepetitpop.com

Mutluluk Japonya'da .. Yani hani derler ya mutluluğu uzaklarda arama diye. Bence bayağı bayağı uzaklarda aramamız gerek... Yine küçük bir bunalıma girdim. çıkarım birazdan.

Harajuku ve şeker dükkanlarını da hazmettiyseniz. Biraz müze cafe gezelim diyorum. Daha da fenalaşalım ama yine de acayip bir şekilde mutlu olalım japon etkisi bu olsa gerek.
Neyse ilk olarak ghibli müzesine gitmek istiyorum. Totoro'yu kanlı canlı karşımda görmek gerçekten mütüş olurdu. Ayrıca bu müze Animasyon film stüdyosu studio Ghibli nin tüm yapımlarını sergiliyor.. ve müzeden başka bir yerde bulamayacağınız parçalar barındırıyormuş içinde.. 


Japonya'da her yerden bir theme cafe çıkıyor.. Theme cafe nedir derseniz.. çizgi filmlerin, animasyonların, karakterlerin her birinin temasına sahip onlarla ilgili cafeler.. pikachu cafe hello kitty cafe sailor moon cafe.. ne ararsan var yani... Bir de maid cafeler var kii sormayın. o kadar kawaiiliği kaldıracağımı düşünmüyorum.
Sailor moon cafe çok hoşuma gitti.
cr:ourkawaii.tokyo

Tüm her şeyi bırakın adamlar yemek müzesi yapmış ya cup noodle ve ramen müzeleri var resmen diz çöküp ağladım. Böyle yerlere bayılıyorum elimde değil. Biz bir kahve festivalini, çikolata fuarlarını falan yeni yeni görürken japonlar her şeyin müzesine, cafesine sahip bir cennetin içinde yaşıyorlar..
Tamam daha fazla duygu sömürüsü yapmayacağım. Onların da fotolarını bırakıp yavaş yavaş kaçıyorum. Daha çok yer bulmaya devam ettikçe yeni yazılar yazmaya geleceğim.









20 Ağustos 2015 Perşembe

FOTO BLOG: DOĞANIN İÇİNDE BİR GÜN.

Dün uzun zamandır saklandığım kabuğumdan çıktım ve insan içine çıktım. Sıcakla yığınla insanın şuursuzluğu birleşince kabus gibiydi ama yine de günümün güzelliğinin önüne geçemedi.
Exo'nun bana kazandırdığı tek iyi şey olan fan arkadaş grubumla pikniğe gittik bugün. Doğanın içinde olmak uzun zamandır ihtiyacım olan bir şeydi. Dağ tepe tırmandık,  bir arı masamızda kendi krallığını kurmuştu çünkü. Ağaçların hışırtısı, Kuş sesleri, her türlü doğamsı sesle zaman geçirmek çok iyi geldi. Saçma ve aşırı komik sohbetlerimiz de ayrı güzeldi. Bu ksmı fazla uzatmayıp direk fotobloğu bırakıyorum.....

 Sık ağaçların içine bırakın beni, üstüme de bir ay yetecek su ve yiyecek atın.
                                 şehir yaşamını gram özlemem.
                             
Bu görüntü bana sonbaharı hatırlattı. Hüzünlendim ama güneş
iki dk bile mutlu olmama izin vermedi. 
                                   
Vapuru beklerken kendimi havalanındaymışım gibi hissettim.
naparsın biz de böyle mutlu oluyoruz işte.


Her şeyden önce öyle susamıştım ki dünyaları içebilirdim.
                                         
Çekirdekli muhabbet ortamı ffkfkkf
                                         
veeee assolisti sona sakladım. Bu şirin şey biz bir şeyler yerken hoplaya zıplaya yanımıza kadar geldi.
O kadar tatlıydı ki anlatamam. Normalde hep ışık hızıyla kaçardı bizden...İlk defa bu kadar
yakınımdaydı. xiu xiu diye cırladık. Tanıştığıma memnun oldum sincaps..


13 Ağustos 2015 Perşembe

BU ARALAR BEN VOL 1235677

Merhabaaaa Ağustosun bitmesini dört gözle beklerken yine bir güncelleme yazısı yazmak istedim
*Kendimi yarım kalmış dizilerimi, animelerimi, işlerimi tamamlamaya vermişken günlerin çok çabuk geçiyor
 Ara sıra yağmur geliyor beni mutlu ediyor
*Etraf yağmur sonrası sessizliğiyle dolunca huzurlu oluyorum
* Bazen hala temmuzdaymışız gibi hissedip,günlüğüme temmuzlu tarih atıyorum. Sonra sinirlenip     düzeltiyorum............
*Dizi izlemek gibi bir işim olmasa evde oturabileceğimi düşünmüyorum. Ama gündüz dışarı çıkmayı pek gözüm yemiyor.
* Bazen de güneşin batmasını bekleyemeyip yürüyüşe çıkıyorum. Sonuç kötü.
*Yalnız kalıp sürekli kendimle hesaplaşmak istiyorum..
*Yeni müzikler keşfedemezsem mutlu olamıyorum.
*Vanilla acoustic diye bir grup keşfettim. K-indie tarzı bir grup Need to talk ve Lonely drive şarkılarını günde 345566 dinliyorum.
*Bin beş yüz tane blog açıp hepsine ruh halime göre bişeyler yazıyorum.
* Son bir kaç gecedir kısa animelere taktım.
*klişelerimden kurtulamıyorum.
*Hala korecemi iyi bir hala getiremedim:(:(
*faking it izlemek gerçekten sinirlendiğim zamanlarda bana iyi geliyor..
*izledim: Hotarubi no mori e
*Dinliyorum: Eudaimonia
*Londra severken nasıl bu kadar Asya kolik olduğumu sorguluyorum.
 Hotarubi no mori e 
* Sıcak havalara meydan okuyup hüzünlü şarkılar dinliyorum. Şarkılar değerini kaybediyormuş gibi geliyor..
*Tatil bitsin artık diyemiyorum. üzerimde baskı var :(:( beni taşlarsınız.
*Hayallerim için para biriktirmeye devam ediyorum..
*Gerçekleştirilmeyi bekleyen fanmade işlerim ve yazılması gerekn bir mektubum var

Yeni yerler keşfetmeye devam ediyorum.



                                                 We could just cuddle and drink tea all day........

5 Ağustos 2015 Çarşamba

KAHVE DOSYASI -1: MEVSİMLİK KAHVE SEVGİM...

Merhabaaa..bugün aklıma nerden estiğini bilmediğim ama yazmak için can attığım bir yazıyla geldim.. Bitmeyen kahve aşkı.... yazın, kışın mevsimlerin aramızda engel oluşturamadığı mutluluk kaynağı kahve.. bugüne kadar bu sevgim yüzünden o kadar farklı türünü denedim ki... artık yeter şu kahve bıdı bıdı dememeniz için yayınlamadığım bir sürü kahve fotom var.. Bazı türlerini gerçekten seviyorum..ama bazıları da ---yapılış türlerinden ya da kahve oranlarına göre içemiyorum---
O zaman sizi bir fotoblog ile birlikte  kahve incelemesine davet ediyorum.

1. americano vs iced americano
Iced amerikanonun ne sıcağı ne soğuğu bana iyi gelmiyor. Bir kere haddinden de fazla acı... ama bu acılığının altında saf bir kahve lezzeti yok kuru böyle.. sevenlerinden özür diliyorum fakat damak tadıma uymuyor... zaten çarpıntı da yapıyor... hemen hemen bir tek bu kahveyle anlaşamıyoruz 
zaten..  diğerleriyle BFF modu.... 

2.Iced latte: Bu kahveden gerçekten hoşlanıyorum ve bugüne kadar en çok tükettiğim kahveler arasında yerini alıyor. Süt ve kahvenin karışımı, kahvenin hissedilen aroması ve kokusu... 
sütle yumuşatılınca gerçekten sıcak yaz günlerinin en büyük kurtarıcısı oluyor. Şimdiye kadar denediklerim arasından en çok kahve dünyasınınkini beğeniyorum. Hem sert hem soğuk ama rahatsız etmiyor... 
                                                                                Lavazza

Kahve dünyasının soğuk lattesi bu şekilde geliyor ister üsteki kahvesinin tadına bak ister karıştır. Çok eğlenceli kgkggl

3. Evde yaptığım kahveler:  çoğu zaman muhtaç olduğum,zora düştüğüm zamanlarda yapılan kahveler..  bunlar 2si biraradalar, buzlu nescafeler (tamamen benim uydurmamdan ibaret bir tarif), ama evde yapılan bir kahve türü varki onun yerini hiçbir şey tutmuyor tabiiki türk kahvesinden bahsediyorum. Dışarıda içtiğim türk kahvesinin evdekiyle alakası yok.




4. Mevsim ayrımı olmadan içilen sıcak kahveler: Yazın da kışın da içtiğim latteler, cappuccinolar bu gruba giriyor. Bazen içim ısınsın istiyorum içiyorum. Belki de bu sıcakta içmemin nedeni kışı özlediğim içindir... 

                                                                    The House cafe
                                                                          Starbucks

Kafeinhouse coffee
İşte böyle ben yine değişik kahveler denemeye ve bunları paylaşmaya devam edeceğim. Bu arada bu yıl 2. düzenlenecek olan İstanbul Kahve festivali 22-25 Ekim tarihleri arasında Haydarpaşa garında....
Mutlaka orada olmaya çalışacağım:):)